İş için ara sıra Dubai’ye gidiyorum. Bir Arap ülkesinin şehri Dubai. Ülkenin adı Birleşik Arap Emirlikleri, şeriat ile yönetiliyor. Alkol, fuhuş, lüks, kumar her şey var, bir garip şeriat modeli. Türkiye’de şeriat denilince akla gelen şekilde değil anlaşılacağı üzere. Vur patlasın, çal oynasın Müslüman kardeşlerimiz bunlar. Filistin’de on binlerce insan mı katlediliyor, çocuklar mı ölüyor, Suriye’de insanlar nasıl yaşıyor savaştan kaçanlara ne oldu, Doğu Türkistan’da Müslümanlara zulüm mü yapılıyor çok umurlarında değil Arap Müslümanlar ya da diğer Müslümanlar. Onlara bakınca garibime gidiyor bizim Arap Müslüman Kardeşler’e kol kanat germe hamasetimiz nereden kaynaklanıyor acaba diye.
Sonra dönüp Suudi Arabistan’a bakıyorum. Orası da şeriat ile yönetiliyor. Müslümanlar için kutsal yerler burada. Allah’ın evi Kâbe, Peygamber Mescidi Mescid-i Nebevi her yıl milyonlarca insan tarafından ziyaret edilip ibadetler yapılıyor. Allah kabul etsin. Hacca, umreye gidiyor eşimiz dostumuz arkadaşlarımız.
Gittiklerinde şehir içi seyahat ile ilgili ilk nasihat;
– “Abi aman diyeyim taksiye binerken ilk sen bin, son sen in.”
– “Niye lan o ne alaka” diye soruluyor doğal olarak.
– “Aman abi eşindir, annendir, kardeşindir fark etmez arabada bir kadın yalnız kalırsa kaçırırlar bir daha da bulamazsınız.”
Yahu böyle memleket mi olur biz buraya ibadet etmeye geldik diye aklınızdan geçirseniz de yapacak bir şey yoktur. Vaziyet orada öyledir. Bizim ülke öyle değil, insanların utanması azalmış olsa da yok değil. Orası garip bir kültür anlayacağınız.
Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan örneklerinden sonra bizim ülkemizi de yakından ilgilendiren ve artık hemen hemen herkesin bir fikri olan Suriye’ye de değinmek gerekiyor diye düşünüyorum.
Türkiye’den Suriye sınırının içlerine doğru 15 kilometre mesafe kadar giderken Türkler ve Türk Devleti tarafından yapılan yüzlerce yetimhane görürsünüz. Bunlar, Devletimiz ve STK’larımız aracılığı ile finanse edilip yapılıyor. Orada erkekleri ölen kadınlar ve çocuklara eğitim veriliyor, yeme içme barınma ihtiyaçları karşılanıyor, çok güzel bir hareket, bize yakışır şekilde. Ben de bir STK aracılığı ile yapılan yetimhanelerden birisine arkadaşlarım ile destek oldum zamanında. Şimdi işletmesi Suriyeli bir derneğe aktarıldı. Umarım Türklerin yaptığı gibi düzgün bakarlar insanlara. Savaş da bitmiş gibi, ufak tefek çatışma haricinde Suriye hükümeti çoğunlukla kontrolü sağlamış gözüküyor. Yoksa burada ülkemiz ile yapılan milyar doların üzerinde ticaret hacmi zor olurdu gerçekten.
Batı basınına bakıyorum Suriye ile ilgili ne anlatıyorlar diye, genelde Rusya’nın Suriye hakimiyetinin getirebileceği sonuçları tartışıyorlar. Savaş durumu artık aktif olmadığından insani bir haber ya da toplumsal bir yaklaşım görünmüyor. Suriyeliler ile ilgili ne konuda konuşuyorlar acaba diye bakınca, Avrupa’ya göç etmemesi gereken Suriyelileri nasıl Türkiye’de tutarız konulu çalışmaların olduğunu görüyoruz. Adamların derdi belli, neticede aşırı medeni olan batılı ülkelerden de bu beklenirdi. Adamlar kendilerince haklılar, demografik yapıları ve kültürleri bozulsun istemiyorlar.
Bizimkilerin bu konudaki derdi nedir hatta bu konuyla ilgili bir derdi var mıdır bilinmez. Tabii bu durumda ülkeyi yönetenlerin cevaplaması gereken bir soru geliyor akıllara. Bu arkadaşlar neden hala burada, ülkelerine neden dönmüyorlar? Sadece Suriyeliler değil, delik deşik hale gelen sınırlarımızdan her gün hunharca akan farklı milliyetten insanlar neden burada? Mesela ben Avrupa’ya yaşamak için gitmek istesem, gayet yüksek ve yeterli tahsilim ve birikimimle bir işe başvurmam gerekiyor. Sonra bu başvurumun olumlu sonuçlanması, akabinde de oturma izni, çalışma izni, vize işlemleri işte neyse belli bir süreç hasıl oluyor. Zannedersem sınırdan koşarak geçmeye çalışsam Dingo’nun ahırı gibi içeri almazlar beni. Biz de bu ensar muhacir güzellemesiyle hareket etmeyi bırakıp, batılıların yaptığı gibi yapsak daha mı iyi olur acaba diye düşünüyorum.
Alıntı: TamgaTürk